{ "title": "Beyin Nakli", "image": "https://www.beyin.gen.tr/images/beyin-nakli.jpg", "date": "21.01.2024 15:24:02", "author": "esma kınık", "article": [ { "article": "Beyin nakli, beynin tedavisi tam olarak yapılamayan birçok hastalığı bulunuyor. Beynin bazı bölümlerinde dopamin salgılayan hücrelerdeki bozukluğa bağlı ortaya çıkan Parkinson hastalığı günümüzde birçok orta yaş üzeri insanı etkiliyor. Beyindeki bir proteinin anormal yapımına bağlı olarak bazı nöronların ölümüne yol açan Huntington hastalığı, henüz tedavisi tam olarak mümkün olmayan hastalıklardan biridir. Beyin hasarına yol açan durumlar yalnızca hastalıklar değil. Beyin kanamaları ve kafa yaralanmaları da beyin işlevlerinin kaybolmasına ve felce yol açabilir.

Bu tür durumların ve beyin hastalıklarının tedavisi için denenen yöntemler arasında, beynin hastalıklı kısmının sağlam bir beyin dokusuyla değiştirilmesi insanların belki de en büyük hayallerinden biri olmuştur. Bir canlının beynini diğer bir canlıya nakletme fikri oldukça eskilere dayanmaktadır. Fransız hekimler 1887 yılında giyotinle idam edilen insanların başını köpeklere nakletmişlerdir, ancak bu pek işe yaramamıştır.1900' lü yılların başında bilim adamları suni kan dolaşım makinesi sayesinde kesik köpek kafasını kısa bir süre için yaşatmayı başarmışlardır. Kafa tasından ayrılan beyin laboratuvar ortamında belirli koşullar sağlanan suni olarak bir süre taşıtılabiliyor. Bu şekilde yaşatılan elektrik dalgaları yaymaya, şeker ve su tüketmeye devam ediyor.

Maymunlar arasında yapılan kafa naklinden sonra hem beden hem de beyin iki haftaya varan sürelerle yaşayabiliyor. Ancak nakledilen beyinle gövdenin omuriliği arasında bağlantı kurulamadığı için hayvanlar felçli olarak yaşıyor. Henüz kafa nakli ya da bütün olarak beyin nakli pratikte uygulanamıyor. İleride de bunun ne derece uygulanabileceği tartışma konusudur. Bir insanın beyni çıkartılıp yerine yeni bir beyin yerleştirildiğinde artık o insan kendi benliğini kaybediyor, yani kendisi olmaktan çıkıyor. Bu nedenle, beyni tümden değiştirmek yerine hastalıklı ya da hasarlı kısımları değiştirmek modern tıbbın hedefi olmuştur. Son yıllarda sinir hücre nakli üzerinde yoğun çalışmalar yapılmaktadır. Geçmişi en fazla 20 yıl öncesine dayanan bu çalışmalar, nöronların gerekli şartlar sağlandığında büyüyebileceğini ve bağlantılar oluşturabildiğini gösterdi. Bu yöntem için gerekli olan insan beyni hücreleri diğer insanlardan ya da hayvanlardan elde ediliyor.

Epilepsi veya bir başka nedenden dolayı beyninin bir kısmı alınan kişilerin sağlıklı hücreleri ayrılarak depolanıyor

Alınan bu beyin hücreleri laboratuvar şartlarında çeşitli büyüme hormonları tabi tutularak çoğaltılıyor. Belirli bir sayıya geldiğinde bu hücreler alınarak felçli hastanın kan dolaşımına veriliyor. Bu hücreler hasarlı bölgelere ulaştığında buraya yerleşerek diğer hücrelerle birlikte görev yapmaya başlıyor. Mikroskop altında incelenen bu hücrelerin, nakledildiği bölgedeki ev sahibi hücrelerle bağlantı kurdukları gösterildi. Yani nakledilen hücreler, nakledildikleri kişinin hücreleriyle koordineli çalışıyor. Deneme aşamasında olan bu yöntem halen bazı felçli hastalar üzerinde uygulanıyor. Bu yöntemin uygulandığı bazı felçli hastaların omuriliğinde 6 ay sonra bu hücreler tespit edilebiliyor. Beyin hücre nakli için her zaman insan beyin hücresi bulmak mümkün olmayabiliyor. Bu nedenle hayvan beyin dokusu da nakil işleminde kullanılabiliyor.

Domuzların beyinlerinden alınan hücreler deney ortamında yaşatılıp çoğaltılabiliyor. Ancak bu hücrelerin nakli çeşitli etik ve tıbbi sorunları da beraberinde getiriyor. Domuz beyninin insanda kullanımına bazı dini ve toplumsal kurumlar karşı çıkmaktadır. Domuz beyin hücrelerinin işlevlerinin insanınkinden farklı olması da ayrı bir sorun olarak görülüyor. Domuz nöronları insan beynine uyum sağlamayabilir. Hayvandan insana yapılan naklin, yani ksenotransplant işleminin aslında en önemli sorunu organ ya da dokuların reddi olmaktadır. Hayvanlardan elde edilen nöronların insan beyni tarafından reddedilme ihtimali de kuvvetli bir ihtimaldir. Beyindeki bağışıklık sistemi hücreleri bu yabancı hücrelere saldırarak onları yok etmektedir. Bu engeli aşmak için sürekli yeni ilaçlar geliştiriliyor.

Son yıllardaki kök hücrelerden elde edilen sinir hücrelerinin nakli gündeme geldi. Başka bir beyinden alınan hücrelerin çoğaltılması yerine kök hücreler kullanılarak sinir hücresi oluşturulabiliyor. Embriyodan ya da kordon kanından elde edilen kök hücreler deney ortamında çeşitli büyüme hormonlarıyla sinir hücresine dönüştürülebiliyor. Daha sonra çoğaltılan sinir hücreleri kan yoluyla kişiye veriliyor. Bu hücreler gerekli yerlere gittiğinde hasarlı hücrelerin yerini alıyor. Bu yöntemin önündeki en önemli sorunlarda biri, hücreleri farklılaştırmak için hangi sinyallerin verilmesi gerektiğinin tam olarak bilinmemesidir.
" } ] }